Eski Sur Belediye Başkanı Demirbaş’tan Papa’ya Mektup
Diyarbakır Sur eski Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş, Vatikan Devlet Başkanı Papa Franciscus ile görüştü, Kürt sorununun barışçıl çözümü için dua istedi. Demirbaş, Papa’ya Mem ûn Zîn kitabını hediye etti. Demirbaş ayrıca Papa’ya bir de mektup bıraktı.
Diyarbakır’ın tarihi Sur ilçesinde iki dönem belediye başkanlığı ve Kırklar Meclisi üyeliği yapan, ancak hakkındaki siyasi davalar nedeniyle şu anda Avrupa’da yaşayan Kürt siyasetçi Abdullah Demirbaş, Katolik Hristiyanların ruhani lideri ve Vatikan Devlet Başkanı Papa Franciscus ile görüştü.
Vatikan’da gerçekleşen görüşmenin Demirbaş’ın randevu talebinde bulunması üzerine gerçekleştiği öğrenildi. Demirbaş, görüşme sırasında Papa Franciscus’dan Kürt sorununun barışçıl çözümü için dua etmesini istedi. Demirbaş, görüşme sırasında Papa’ya Kürt Edebiyatçı Ahmed-i Hani’nin yazdığı ve Yazar Mehmet Emin Bozarslan’ın 1990 yılında Latin harfleriyle günümüz Kürtçesine çevirdiği Mem û Zin isimli eseri hediye etti. Demirbaş ayrıca Papa’ya bir mektup ile İran’dan gelen ve üzerinde Kürt kadın motifi bulunan halı hediye etti.
PAPA’YA MEKTUP
Demirbaş ayrıca Papa’ya bir de mektup bıraktı.
Mektupta şu ifadeler yer aldı:
“Çok Aziz Peder,
Üç büyük dinin asırlar boyunca kardeşçe hüküm sürdüğü Mezopotamya toprakları üzerinde yaşayan halklarımızın (Süryani, Ezidi, Hristiyan, Müslüman, Keldani, Ermeni, Kürt, Türk, Arap) size en içten selamlarını getirdim. Taşıdığınız görevin bir misyonu olarak içinde bulunduğunuz yoğun gündeminiz içinde bize zaman ayırdığınız için zatıalilerinize en derin şükranlarımı sunarım.
Papa 6. Paul cenapları tarafından başlatılan Dinlerarası Diyalog için Papalık Konseyi (PCID) misyonun bir parçası olarak, bendeniz ve çalışma arkadaşlarımın yaşadığımız topraklar üzerinde geliştirmek istediğimiz birkaç hususu zatıalinizle paylaşmaktan onur duyarım.
“KÜRTLER KENDİ DİLİNE SAHİP ÇIKMAK ADINA ACILARA KATLANDI”
Öncelikle malumunuz üzeredir ki dört ayrı ülkenin (Türkiye, Irak, İran, Suriye) boyunduruğu altında yaşayan Kürt halkı tarih boyunca çeşitli acılara maruz kalmıştır. Hazreti İsa nasıl Tanrı tarafından kendisine bahşedilen yüksek mertebenin misyonunu yayma uğruna çarmıha gerilmeyi göze aldıysa Kürt halkı da kendisine Tanrı tarafından bahşedilen bir kimlik ve bu kimliğin bir sonucu olarak kendi diline ve kültürüne sahip çıkmak uğruna tarihsel süreç boyunca çeşitli acılara katlanmıştır.
“DİYARBAKIR ÇOK DİLLİ, ÇOK KÜLTÜRLÜ YAPISIYLA ORTAYA ÇIKIYOR”
İçinde bulunduğumuz çağda bütün toplumların bir arada yaşamalarının yegane kaynağının dinler ve kültürler arası diyalogdan geçtiğinin bilincinde olduğumuzu belirtmek isterim. Doğup büyüdüğüm yer olan Diyarbakır tarih boyunca çeşitli dinlerin, inançların ve halkların hüküm sürdüğü kadim bir kenttir. Halen Süryani, Keldani, Hristiyan, Müslüman ve Yahudilerin bir arada yaşadığı dünya üzerindeki yegane kentlerden biridir. Bu anlamıyla çok dinli, çok dilli ve çok kültürlü yapısıyla ön plana çıkmaktadır. Bu zenginliğin bilinciyle belediye başkanlığını yürüttüğüm dönem süreci içerisinde belediye hizmetlerinin çok dilli ve çok kültürlü olarak sunulması için belediye meclisimizde karar aldık ve bu yüzden de belediye başkanlığımın ilk dönemini bitiremeden kendim ve meclis üyelerimiz yıllardır maruz kaldığımız tek tipleştirici zihniyetin gayri insani tutumu sonucunda görevden alındık. Tanrıya şükürler olsun ki sonraki seçimlerde halkımızın ezici bir desteğiyle bu görev tekrardan ben denize bahşedildi ve bu sorumluluk bilinciyle de doğru bildiğimiz yolda yürümeye devam ediyoruz.
Bu çerçevede kendi memleketim olan Diyarbakır’da hüküm sürmüş ve sürdürmekte olan kadim dinlerin kardeşliğinin bir nişanesi olarak kilise, cami ve havranın bir arada olduğu bir kültürler sokağı projemizi belediye başkanlığı yaptığım dönem içerisinde geliştirdik ve bu konuda sizin desteklerinizle bu projenin çok daha büyük anlam kazanacağını belirtmek isterim. Yine Roma İmparatorluğu döneminde yapılan ve yaklaşık 9 bin yılı aşkın bir geçmişe sahip olan Diyarbakır Surları dini ve kültürel diyaloğa tanıklık etmiş ve ihtişamlı bir şekilde günümüze bu değerleri taşımıştır. Bunun öneminin farkında olarak geçtiğimiz yıl içinde Diyarbakır’ın önde gelen sivil toplum örgütleri ve belediyeleri olarak ‘2013 yılı Diyarbakır Surları Yılı Olsun’ kampanyası ile bu kadim değerin UNESCO Dünya Mirası kapsamına alınması gereğini zat-ı alinizle paylaşmak isterim. Böylesine önemli ve kadim bir değerin bir devletin ulusal politikalarına terkedilmekten ziyade kendine has kimliğiyle uluslar üstü bir değer taşıması gerektiği inancındayım.
“KIRKLAR MECLİSİ KURDUK”
Bendenizin belediye başkanlığı yaptığı Sur ilçesinde belediye bünyesinde değişik inanç, mezhep, etnik ve dezavantajlı grupların bir araya gelerek oluşturduğu Kırklar Meclisini kurduk. Meclis, Süryani, Keldani, Ermeni, Müslüman, Hristiyan inançlarının temsilcilerinin yanı sıra kadınların, gençlerin ve toplumun değişik kesimlerini temsilen kanaat önderlerinden oluşmaktadır.
Kırklar Meclisi ile ‘Dinlerarası Diyalog İçin Papalık Konseyi’ çalışmalarınıza bir nebze olsun katkı sağladığımızı inancındayım. Dünya üzerinde bütün inanç ve kültürler için bir barış köprüsü modeli olarak öngördüğümüz bu çalışmayı sizinle paylaşmaktan onur duymakta ve farklı bir heyecan yaşamaktayız. Yaşadığımız coğrafya üzerinde tarih boyunca hüküm süren tüm dinlerin, dillerin ve kültürlerin çektiği acıların bir nişanesi olarak ‘Ortak Vicdan Anıtı’ yaptık. Bu çalışmalarımızın sizlerin manevi desteğiyle daha anlamlı hale geleceği ve bu çerçevede bizim yaptığımız çalışmaların da Ortadoğu’da yaşayan halklar için barış modeli geliştirilmesine vesile olacağı inancındayız.
“DİNLER VE KÜLTÜRLER ARASI DİYALOGA ÖNEM VERMEKTEYİZ”
Biz barışın yolunun ne bir kesimin diğer kesimleri kendine adapte etmeye çalışmasından, ne de bir kesimin diğer kesimlere adapte olmasından geçtiğini düşünmekteyiz. Biz barışın yolunun zenginlik kaynağı olan farklılıkların birlikteliğinden geçtiğinin şiarıyla hizmetlerimizi sürdürmekteyiz. Her farklılığı bir zenginlik olarak algılamakta ve bu çerçevede dinler ve kültürler arası diyaloğa önem vermekteyiz
“İŞİD KATLİAMININ İNSANLIK TARİHİNİN GÖRDÜĞÜ EN BÜYÜK VAHŞETLERDEN BİRİYDİ”
Fakat son yıllarda Kürtler üzerinde sistematik taarruzların olduğunu görmekteyiz. Bu taarruzlardan biri de IŞİD’in yaptığı katliamlardı. IŞİD, özellikle dini azınlık kadınlarını ve kızlarını hedef aldı, onları dünyanın diğer bölgelerine kaçırdı ve bir dizi zulme maruz bıraktı. Bu katliamlardan en çok etkilenenlerden olan Ezidi kadınlar ve kız çocuklar oldu. Malumunuz Ezidi olmayanlar tarafından tecavüz ve hamile bırakma Ezidi soy bağının bozulması olarak kabul ediliyor. IŞİD tarafından tecavüze uğrayan kadınların kimliği böylelikle yok edilmiştir. Bunun yanı sıra, kadınlar ve küçük yaştaki çocuklar alıkonarak para karşılığında kimlikleri yok edilerek satıldılar. Bir başka ifade ile Ezidi kadınlar, inançları ve kimlikleri hiçe sayılarak zulme uğradılar. İnsanlık tarihinin gördüğü en büyük vahşetlerden olan bu vahşet, Irak ve Suriye’de barış ve demokrasi isteyen halklar ve inançların dik duruşu sayesinde durduruldu. Özellikle Kuzeydoğu Suriye’de gösterilen direniş IŞİD’in durdurulmasında büyük bir katkı yaptı. İnançlar ve kimliklerin korunmasında diyalog kanallarının ve hoşgörü kültürünün geliştirilmesinde zatıalinizin rol alması bizlere büyük bir umut ışığı olacaktır.
En derin ve içten saygılarımla…”
(Mücadele Gazetesi)