Eke: “Mağdurlarla, Bu Süreci Yaratanlar Kol Kola Girdi”
CHP Diyarbakır Olağanüstü İl Kongresi’nde başkan adayı olan Av. Sertaç Eke, seçim sonuçlarının beklediği gibi olmadığını ancak sonuçlara üzülmediğini belirtirken, Genel Merkez’den bir yapının sürece müdahale ettiğini ve mağdurlarla, bu süreci yaratanların kol kola girip aynı sürecin içinde yer almalarından üzüntü duyduğunu söyledi.
CHP Diyarbakır Olağanüstü İl Kongresi Demirok Tesisleri Konferans Salonu’nda yapıldı. Olağanüstü Kongre’de AK Parti’den CHP’ye geçen Abdullah Atik ve Av. Sertaç Eke yarıştı.
Kongre’de 75 delegeden 69’u oy kullandı. Divan Başkanlığını CHP Milletvekili Orhan Sümer’in yaptığı kongrede adaylar blok liste ile yarıştı. 24’ü asıl 24’ü yedek üyelerden oluşan blok listeler beyaz ve yeşil olarak ayrıldı. Oy kullanma işleminin ardından saat 17:00’da sandıklar açıldı. Yapılan oy sayım işleminin ardından sonuçlar açıklandı. AK Parti’den CHP’ye geçen il başkanı adayı Abdullah Atik 49 oy alarak başkan seçildi. Sertaç Eke ise 20 oyda kaldı.
Seçimden önceki gece ve seçim günü sabahı dengelerin değiştiğine dikkati çeken Eke, “Ama ne olduysa o akşamki yemek, süreç ve devamında sabahki süreç işin seyrini değiştirdi. O listeye baktığınızda hereksin olduğunu görüyorsunuz. O listede yok yok. En komiği de kayyum heyetinden arkadaşlar dahi var. Neredeyse tüm bileşenler o listede var. İlginç olan da bu. Demokrasiden, adaletli olmaktan bahsediyoruz. Mağduriyetten, mazlum olmaktan bahsediyoruz ama bu sürecin mağdurları o yapının içine girdi” ifadelerini kullandı.
Diyarbakır İl Başkanlığı için Olağanüstü Kongre’de yarışan ve AK Parti’den CHP’ye geçen ve seçimi kazanan İl Başkanı Abdullah Atik karşısında kaybeden Av. Sertaç Eke, seçim sonuçlarını ve kongreye giden süreçte yaşananları değerlendirdi.
‘MAĞDURLARLA, BU SÜRECİ YARATANLARIN KOL KOLA GİRİP AYNI SÜRECİN İÇİNDE OLMALARI BENİ ASIL ÜZEN NOKTAYDI’
Genel Merkez’den bir grubun, yapının Diyarbakır İl Başkanlığı yarışına müdahalede bulunduğunu ve süreçten mağdur olanlarla bu süreci yaratanların ittifakının siyasete güveni zedelediğine vurgu yapan Eke, kongre öncesi süreçte yaşananlara ilişkin şunları söyledi: “Karmaşık bir kongre süreci oldu. Kongreye giderkenki süreçle alakalı sıkıntılar vardı, demokratik olmayan yöntemler uygulandı. Önce kayyum süreci ile başlayan ve sonra kayyumdan sonra yaşanan disiplin süreci; başkan adaylarının tedbirli disiplin yoluyla ya da baskılar yoluyla geri çektirilmesi süreci ve ona uygun bir yol temizliği yapılması, akabinde Genel Merkez’den gelen bazı yetkililerin müthiş bir baskısı. İşin en ilginç tarafı da bu sürecin mağdurları ile bu süreci yaratanların ittifakı. Mevcut il başkanı telkinlerle, baskılarla geri çektirilen bir isim, çünkü son dakikaya kadar iddiasını sürdürüyordu. Ama Genel Merkez’in baskı sürecinden etkilenerek geri çekildi. Bu durum parti içerisinde herkesin bildiği bir şeydi. Genel Merkez’in baskısıyla adayların başkanlıktan vazgeçtiğini herkes biliyor. Bana da hem direkt hem dolaylı yollardan geldiler. Genel Merkez derken bütününü kast etmiyorum. Bahsettiğim Genel Merkez’deki bir gruptur, yapıdır. O yapının direkt ve dolaylı yollardan temasları, görüşmeleri oldu. Ve tamamında da ben geri adım atmayacağımı ve gereği ne ise yapılması gerektiğini söyledim. Ve bu konuda da bir santim geri asım atmadım, net durdum. Ama ilginç olan şey bir seçim süreci içerisinde -eski il başkanı da dahil olmak üzere- bu süreçten en çok muzdarip olan, en çok şikayetçi olan ve hatta partiye daha henüz yeni gelmiş bir arkadaşımızın örgütten sorumlu olmaması gerektiğine dönük neredeyse parti kamuoyu ve Diyarbakır’daki demokratik kamuoyunda bir birleşme varken, bu konuda telkinlerle, baskılarla ve bilmediğimiz başka yöntemlerle kalkıp mağdurlarla, bu süreci yaratanların kol kola girip aynı sürecin içinde olmaları beni asıl üzen noktaydı. Beni üzen seçim sonuçları değildi. Seçim sonuçları delegelerin irade beyanıdır, saygı duyarım. Bu konuda en küçük bir itirazım yok. Ama o sürece giden yoldaki mağdurlarla o süreci yaratanların birlikte olması da dikkat çekicidir. Siyasete, siyasetçiye güven açısından sıkıntılıdır.”
‘O LİSTEDE YOK YOK, KAYYUM HEYETİNDEN ARKADAŞLAR DAHİ VAR’
Kongredeki seçimde kafa kafaya bir sonuç beklediğini ifade eden Eke, sözlerini şöyle sürdürdü: “Seçim sonuçlarının birbirine yakın olacağını, ya birkaç oyla kazanacağımızı ya da kaybedeceğimizi öngörüyordum. Bu kadar fark beklemiyordum, balıksırtı bir durum olur diye bekliyordum. Hatta şunu söyleyeyim: Seçimden bir gece öncesinde sayısal açıdan daha üstün olduğumuzu görüyordum. Çünkü net veriler geliyordu. Ama ne olduysa o akşamki yemek, süreç ve devamında sabahki süreç işin seyrini değiştirdi. O listeye baktığınızda hereksin olduğunu görüyorsunuz. O listede yok yok. En komiği de kayyum heyetinden arkadaşlar dahi var. Neredeyse tüm bileşenler o listede var. İlginç olan da bu. Demokrasiden, adaletli olmaktan bahsediyoruz. Mağduriyetten, mazlum olmaktan bahsediyoruz ama bu sürecin mağdurları o yapının içine girdi. Kongre sürecine bakalım; bir siyasi partinin kongre sürecinde başkan adaylarına konuşma yaptırılmaması nasıl bir şeydir? Biz eğer orada konuşabilseydik belki de farkımız ortaya çıkacaktı. Divan Başkanı bile birkaç dakika konuşabildi. Yani oldu bitti bir kongre yapıldı. Aç kapa kongresi oldu. Biz partinin genel duruşu ya da ideolojik duruşuyla alakalı ya da demokratik duruşuyla alakalı bir problem olduğunu düşünmüyoruz. Burada parti yönetme iddiasında bulunan bir kısım kişilerin bu sürece müdahil olması, baskıları işi bu noktaya getirdi. Ben partinin durduğu siyasal, ideolojik noktayı tartışmıyorum. Ben bu partide uzun yıllardır çalışıyorum, ben bu partinin evladıyım. 18 yaşımdan beri, 23 yıldır partinin içindeyim ve aralıksız bir şekilde çalışıyorum. Benim iddiam, duruşum bundan sonra da devam edecek.”
‘PARTİYE ÜYE OL VE HEMEN PARTİNİN BAŞINA GEÇ MANTIĞINI DEMOKRATİK BİR YÖNTEM OLARAK GÖRMEM’
Diyarbakır İl Başkanlığı yarışına Genel Merkez üzerinden yapılan müdahaleyi bir “öngörü hatası”, “akıl tutulması” olarak gördüğünü ifade eden Eke, şöyle konuştu: “Ben şuna inanırım: Elbette diğer siyasi partilerden gelen arkadaşlarımız parti içerisinde etkin bir noktada olabilirler. Bunda bir problem yok. Buradaki problem şu: Bir siyasi partiden bir siyasi partiye geçtikten sonra o siyasi partide milletvekili hatta bakan olabilirsiniz ama örgütün başına gelemezsiniz. Örgüt başka bir şeydir. Buradaki hata şahıslardan vareste (Abdullah Bey’in şahsıyla ilgili söylemiyorum, genel bir kanı olarak söylüyorum) şuydu: “Bir siyasi partiden başka bir siyasi partiye gittiğinizde o siyasi partinin örgütünün başına gitme iddianız ve yetkinizin olmaması gerekiyor. En azından belli bir süre o partiyle, değerleriyle bütünleşmek, ideolojik dünyasıyla, tabanıyla bütünleşmek sürecini yaşamalıdır o kişi. Bunlar henüz yaşanmadan, partiye üye ol ve hemen partinin başına geç mantığını demokratik bir yöntem olarak görmem. Bu durum siyaset bilimine de uygun düşmez. Ben aslında kendimi ve bizi destekleyen arkadaşlarımızı bu sürecin kaybedeni olarak da görmüyorum. Kongre salonunda bulunan ve bizi destekleyen desteklemeyen hatta diğer tarafa açıktan desteğini sunan arkadaşlarımızın dahi vicdanlarında yer edindiğimizi biliyorum. İnsanların önemli bir çoğunluğunun duygusal dünyasındaki ağırlığımızı da biliyorum. Ben onlardan o yapıyı destekleyenlerden de olumlu geri dönüşler alıyorum. Ama durum istenmeyen şekilde böyle gelişti. Ben esasında partinin iç bünyesinden gelen kişilerin örgütün başında olmasını doğru buluyorum. Milletvekillerinin de buradan gelmesini isterim ama siyasetin de konjonktüre göre esneme noktaları var. Siyasi realiteye göre seçim dönemlerinde bilim dünyasından, ekonomi dünyasından, hukuk camiasından görece başarılı olanlara ve seçimlerde oy oranlarını arttırma potansiyeli olanlara tüm siyasi partilerin yer açtığını görüyoruz. Belli bir opsiyonu insanlar absorbe ediyor, makul görebiliyor. Bunu renklilik ya da o günün siyasal konjonktürünün bir gereği olarak da görüyoruz. Ama bugün konuştuğumuz bu değil, örgüt başka bir şey. CHP, ideolojik siyasi bir parti. Bir ideolojisi, siyaset birikimi, geleneği olan bir parti. 100 yıllık geleneği olan bir parti CHP. İşin ilginç tarafı partinin 99’uncu yıldönümünün arifesinde, 9 Eylül’den bir gün sonra bunlar yaşanıyor. Ben parti geleneklerine de uyulmadığı kanaatindeyim.”
‘İDDİAM PARTİNİN BURADAKİ SOSYOLOJİK TABANINI BÜTÜNLEŞTİRMEKTİ’
Seçim sürecinde Abdullah Atik ile nezaket dışı hiçbir durum yaşanmadığını ifade eden Eke, sözlerini şöyle sürdürdü: “Abdullah Bey ile seçim döneminde nezaket dışı en küçük bir şeyimiz olmadı. Karşılıklı saygı, sevgi ve hoşgörü içerisinde bu süreç geçti. Ne benim tarafımda ne onun tarafında en küçük negatif bir durum oluşmadı. Benim amacım net bir duruş sergilemek ve siyasal bilinç iddiasında bulunarak mesaj vermek istedim. Biz buradayız, bu partinin öz evlatları burada ve mutlaka partisine sahip çıkar. Biz çıkarken, keyfiyet değil, zorunluluk dedik. Biz bu sürece zorunlu olarak çıktık. Ben kişisel hırslardan arınmış bir insanım ve partiyle olan aidiyet bağım dün ne ise bugün daha da artmıştır. Herhangi bir küskünlüğümüz, kırgınlığımız yok. Ortak akılla devam edeceğiz. Yapıcı bir şekilde arkadaşlarımızla yola devam edeceğiz. Partinin iktidar vizyonuna uygun bir şekilde elimizden geldiği kadar destek sunmaya çalışacağız. Ama bunu yaparken, siyasal duruşumuzdan, kişiliğimizden, karakterimizden en küçük ödün vermeden bu süreci elimizden geldiği kadar dökmeden, bölmeden düzeltmeye, yapıcı bir şekilde yaklaşacağız. Biz bunu bir savaş olarak görmedik. Bu bir seçimdi, savaş değildi. Seçimde istemediğimiz bir sonuç oldu. Bunun da bir değil birden çok gerekçesi var. Bizim bundan önceki tavrımız ne ise bundan sonraki tavrımız da odur. Biz politik bir mücadele hattı oluşturduk ve o hattı korumaya, büyütmeye çalışacağız. Benim anlayışım partinin il başkanlığını almak değil, partinin buradaki sosyolojik tabanını bütünleştirmekti ve tek iddiam buydu. Ama tabii bu süreçten hem il örgütünün hem de Genel Merkez’in dersler çıkarması gerekir diye düşünüyorum. Hatalar bazen yapılır ama gün gelir o hatalardan dönülmesini de herkes şapkasını önüne kayar, değerlendirir ve bir sonuca gider. Umarım hem şehir hem ülke hem de parti adına doğru adımlar atılır.”
‘DİYARBAKIR’DA NİCELİKSEL BAŞARIYI GERÇEKLEŞTİRECEK NİTELİKSEL YAPI YOK’
CHP’nin iktidar alternatifi iddiasının görünür olması ve toplumda bir karşılık bulmasının partisinin hem Diyarbakır hem bölge hem de ülke genelindeki oylarında bir artışa neden olduğunu vurgulayan Eke, CHP’nin Diyarbakır’daki yükselişine ilişkin olarak da şunları söyledi: “Türkiye’nin her yerinde CHP oylarında bir yükseliş var. Diyarbakır’daki yükseliş de bu genel tablonun bir yansıması. En az oy aldığımız yerlerde bile ciddi mesafeler kaydettiğimizi görüyoruz. Şunu görmek lazım, bu bizim örgütsel başarımızdan ziyade genel siyasetin bizi getirdiği bir noktadır. Buna Ankara rüzgarı ya da iktidar rüzgarı diyelim. Biz aslında tam da o iktidar rüzgarını örgütsel rüzgarla birleştirip daha da başarılı olabilme ihtimalini arıyorduk. İşin özü buydu. İktidar yıprandıkça karşısındaki ana muhalefetin yükselmesi siyasetin doğasında vardır. Diyarbakır’da elbette bu son dönemde saha çalışması (esnaf ziyaretleri) yönünde eski yapılara göre görece etkin çalışmalar oldu. Ama bizim asıl sorunumuz bu değil, sorunumuz nitelikli örgüt yapısı ve siyasal üretimdir. Parti bundan yoksun. Diyarbakır’da niceliksel başarıyı gerçekleştirecek niteliksel yapı yok. Yine bir ittifak yapıldı ve böyle bir yapı yine kurulamadı. Seçimi kazanmak için ittifak yapıldı, şehri kazanmak için değil. Bu ittifakın parçalarının ve bileşenlerinin ana derdi partiyi büyütmek midir? Bu da artık parti kamuoyunun takdiridir. Seçim sürecinde hiçbir arkadaşımızla olumsuz bir söylem içinde asla olmadım. İşimize baktık ve kendimizi anlatmaya, farklı olduğumuzu söylemeye çalıştık. Keşke bu süreci olumlu bir şekilde sonuçlandırıp çok farklı siyasal sonuçlar alabilseydik. Tabii bu süreçten bundan sonrası için de dersler çıkaracağız. Süreç devam ediyor, tereddütsüz partimize sahip çıkacağız. Bir adım geri atmayacağız. Ben partiliyim ve partinin öz evladıyım. Arkadaşlarımız da partili ve partinin öz değerleridir. Kendimizi hiçbir zaman partinin dışında görmüyoruz, partinin, içinde, merkezinde görüyoruz. Olumlu olan her şeyin arkasında duracağız. Olumsuz her şeyin de uyarıcısı olacağız.”
KAYNAK: SUR AJANS